18 Nisan 2015 Cumartesi

ARKEOLOJİK KAZILARDA BULUNAN ESERLERE YAPILACAK OLAN KORUMA VE ONARIM

ARKEOLOJİK KAZILARDA BULUNAN ESERLERE YAPILACAK OLAN KORUMA VE ONARIM

1971 yılında, İstanbul Üniversitesi arkeoloji bölümü öğrencisi iken katıldığım Keban projesi dahilinde yapılmakta olan, Tepecik ve Tülintepe Höyükleri Kurtarma Kazıları’nda sistematik kazıların nasıl olacağını öğrenme fırsatı buldum. Bir defa daha öğrencisi olmaktan gurur duyduğum hocam Prof. Dr. Ufuk Esin’i rahmetle anıyor, Prof. Dr. Güven Arsebük’e de uzun ömürler diliyorum. Kazının ikinci yılında atölye şefi olan Semih Yalçın’ın sınavlar nedeniyle İstanbul’a gitmesinden sonra Ufuk Hocam atölye şefliğine benim geçmemi istediğinde çok üzülmüştüm. Daha doğrusu ne yapacağımı bilmeden sorumluluk almak beni korkutmuştu. Ancak hem Ufuk hem de Güven hocanın bana yardımcı olacaklarını vaad etmeleri beni rahatlatmıştı. Ayrıca çanak çömlek restorasyonunda İstanbul Merkez Laboratuarı’ndan Mehmet Bey’in olması bir takım sorunları daha kolay çözmeme ve bir şeyleri öğrenmeme vesile oldu.

Keban’da Munzuroğlu köyü şartlarında atölye oluşturmak pek kolay olmamıştı. Çünkü köyde elektrik yoktu. Atölye yerleşkesi içinde akan su bulunmuyordu. Su kazı evinin önündeki göletten veya artezyenden kovalarla taşınıyordu. Kazıdan gelen üzerinde açma isimleri yazılı kasalar içindeki malzemeler öncelikle suda yıkanıp, fırçalanıp, kuruması için tahta masalara seriliyor, sonra da açmalarına ve kotlarına göre toplanıyordu. İkinci önemli aşama tasniftir. Bu çalışmada hangi malzemenin müzelik değerde hangisinin etüdlük veya gömülecek değerde olduğu araştırılıyordu. Tasnif yapılan malzemelerden gömülecek malzemenin dönemsel analizleri yapılıp istatistiksel sayımları tamamlanıp kültür tabakasının saptanması için çalışmaları tamamlandıktan, çuvalların içine tanıtım etiketleri ve günümüz paraları konulup sonra gömülüyordu. Envanterlik (müzelik değerde) ve etüdlük eserler onarım ve koruma yapılması gerekenler ayrıştırılıp tekrar işleme alınıyordu.
Bu ilkel ortamda durumun gerektirmesi doğrultusunda yapılan çalışmalar hocalarımızın öğretisi olduğundan diğer konular gibi bu çalışmalar fazla sorgulanmamıştım. Ancak kendim kazı yaptığım zaman atölye çalışmasının kazıdan daha önemli olduğunu anladım. Aslında arkeolojik kazı yorum yapabilmektir. Sadece kazmak ne olduğunu anlamadan bırakmak değildir. Daha doğrusu kazı yapılan alanda daha önce yaşamış kişilerin kim oldukları, kaş nesil yaşam olduğu, zengin mi fakirler mi, ne işlerle meşgul olmuşlar, ne yemişler, hangi dine mensuplar, neye inanıyorlar, işte bunları bilebilmek atölye çalışmaları sonucunda belli olur. Kazıyı yönetenlerde bu verilere dayanarak yorum yapabilirler. Burada önemle üstünde durulması gereken bir nokta var. Kazılarda elde edilen eserlerin restorasyon ve konservasyon çalışmaları ne yazık ki sadece kazı atölyelerinde, çoğu da bu konuda yetkin olmayan öğrenciler tarafından yapılmaktadır. Bu dahi sevindiricidir. Çünkü kazılardan gelen tüm eserler müzlere teslim edilmektedir. Maalesef müzelerde bu eserlerin koruma ve onarımını yapacak laboratuar ve konusunda eğitim almış kişiler yoktur. Bu itibarla kazılarda yapılan atölye çalışmaları çok önemlidir. Bu nedenle kazı atölyelerinde restorasyon ve konservasyon konularında eğitim almış kişilerin çalıştırılması şarttır.

Kazılarda ortaya çıkarılan eserler yapılacak ön koruma ve onarım işlemleri sırasında kimyasal maddelerle yapılan korumalardan ve müdahalelerden kaçınılmalıdır. İlk anda başarılı sonuçlar verdiği görünen kimyasallar uzun yıllar sonunda eserin yok olmasına dahi yol açmaktadır. Bu nedenle özellikle maden eserlere yapılan işlemler mekanik temizleme bazında kalmalıdır. Mekanik temizleme yapılacak eserler müzelik değerde olanlardan değil daha çok etüdlük eserlerden seçilmelidir. Özellikle tarihleme yapmak için elzem olan korozyona uğramış sikkelerin üstünde oluşan tabakanın örneğin dikkatli şekilde bisturi ile kaldırılması yönünde olabilir. Cam eserler bulunduğu ortama yakın bir ortamda saklanarak oluşacak yeni irizasyon tabakalarının önlenmesi daha sonra koruma yapılmalarına geçilmesi eserin daha sonraki yıllardan da daha sağlıklı olmasını sağlayacaktır. Keramik eserlerde, tüm olanlarda yıkama ve temizleme çalışmalarından sonra daha kuru ortamlarda paketlenip müzeye sevk edilmesi kısa sürede yapılmaktadır. Burada yapılacak esas çalışma etüdlük eserler üzerinde olmalıdır. Çünkü bu malzemenin içinde tümlenecek eserlerin parçalarının olmasıdır. Her eser tümlenmeli midir? Bu da ayrıca tartışılacak konudur. Kanımca devrinin özelliklerini verecek benzerlerinin az olması bu eserlerin restorasyonu için diğerlerine göre öncelik almalıdır. Kazı sırasında daha önceden parçalanmış keramik esere ait parçalar bir naylon torba içine konulur. Bunun bulunduğu açma ve kot yazılır. Bu tabii ki tümleme çalışmak için onarıcıya kolaylık sağlar. Uygun  yapıştırıcı ile yapıştırma aşamaları takip edilerek yapıştırılır. Bunun zor olanı ise kendi içinde açmalara göre tasnif edilecek malzemenin içinde tümlemeye uygun olacak parçaların binlerce parçanın içinden seçilmesidir ki işte burası büyük sabır gerektirir. Daha doğrusu tümlenebilecek parçaların saptanıp toplanarak kaybolmasının önlenmesidir. Organik malzemelerde ahşap, bitkisel liflerden oluşan halat, kumaş, hasır vb. ve hayvansal malzemeler olarak tanımlayacağımız fildişi, kemik, yün, deri gibi malzemelerin koruma ve onarımı nasıl olmalıdır. bu malzemeler kazılardan çok fazla elde edilemediği için bunlara yapılan müdahaleler genellikle su, alkollü su içinde bekletmek ve bazılarına kimyasal eriyikler uygulanmaktadır. Yenikapı kazılarında yoğun olarak elde edilen bu türde eserler üzerinde ülke olarak bizimde çalışmamız gerektiğini göstermektedir. Bu itibarla özellikle konservasyon çalışmalarında mutlaka kimyacıların ve taşınabilir kültür varlıklarının onarım ve korunması konusunda eğitim veren üniversite mezunlarının yer alması kaçınılmaz bir gerekliliktir.

Yenikapı kazıları, buluntuları itibarı ile çağın en önemli kazılarından biridir. Kazı sorumluluğunda bulunduğum yıllarda atölye yapılanmasının ne kadar önemli olduğunu bugüne yaptığım kazılardan öğrendiğim için önce Marmaray kazısı için bir atölyenin nasıl olması gerektiği konusunda bir kroki çizdim. Bu basit çizimi kazı mimarları Ebru ve Zeynep mimari proje olarak Gama Nurol ve DHL yetkililerine ilettik. Alınan olumlu yanıt sonucu uygulamaya geçildi. Prefabrik olarak inşa edilen yapı ortadan ikiye ayrıldı. Güney bölümde işçilerin kaba temizlik yaptığı betondan dökülmüş suyu alttan pimaşlarla bina dışına tahliye edilen yıkama yerleri ve muslukları ile karşısında daha hassas malzemelerin temizleneceği aynı tarzda yıkama yerleri oluşturuldu. Kuzey bölümünde sanat tarihçiler ve arkeologlardan oluşmuş bir grup tasnif ve belgeleme çalışmalarını yapmaktaydı. Batı bölümü ise giyinme yeri ve dolaplarına ayrıldı. Bu yapı Cuma günleri konusunda uzman kişilerin kazı ekibini bilgilendirdiği seminer salonu olarak da kullanılıyordu. Ancak buradaki eksiklik onarım ve koruma çalışmaları için burada yer kalmamasıydı. Bunun için iki konteynır burada çalışacak iki restoratör ve konservatör için ayrıldı. O günlerde halat saklama dolap ve havuzları projelendirildiği halde yapılamamış ben kazıdan ayrıldıktan sonra yapıldığını öğrendim. Metro tarafında ise daha sonra yine krokisini çizdiğim proje kazı mimarı M. Baki AYDIN tarafından mimari çizime dönüştürülmüştür. Marmarayda eksik olan bölümler buarda bir çatı altında toplanarak daha sonra yapılacak kazılara örnek olacak bir atölye ortaya çıkarılmıştır. Bina içinde yıkama alanı, tasnif bölümü, restorasyon odası, konservasyon odası yine Cuma günleri konferans salonu gerektiği zaman geçici depo olan kısımları kapsıyordu. Bu toplantı salonu kazımızı ziyaret eden kalabalık ziyaretçi gruplarına bilgi vermek için brifing salonu olarak da kullanılıyordu. Sonuç olarak özellikle Anadolu’da yapılan kazılarda gelen buluntular müze depolarında uzun yıllar kalacak ve herhangi bir koruma önleminden yoksun kalacaklardır. Bu itibarla kazılardaki atölyelerde yapılacak ilk müdahaleler önmelidir. Ümit edelim ki, istanbul’da bulunan Restorasyon ve Konservasyon Merkez müdürlüğü gibi kurumların ülkemiz içinde en az beş bölgesel merkezde daha oluşturularak küçük buluntuların koruma ve onarımlarının yapılmasıdır.

 Resim 1. Genel görünüm
 Resim 2. Hazırlık bölümü
 Resim 3. Yıkama
 Resim 4. Malzeme seçim ve tasnif odası
 Resim 5. Ofis ve toplantı salonu
Resim 6. Yıkama planı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder