ÖZET
Arkeolojik eserlerin bilimsel olarak yorumlanabilmesi için tarihlendirme çalışmaları çok önemlidir. Tarihlendirme klasik olarak; mutlak tarihlendirme ve relatif tarihlendirme olarak ikiye ayrılmaktadır. Tarihlendirme inter disipliner bir alan olup, arkeoloji, sanat tarihi, fizik, kimya, orman mühendisliği ve daha pek çok alandan uzmanın birlikte çalışması gerekmektedir. Çalışmalar sonucunda elde edilen verilerin doğruluğu örnek alımının doğruluğu, çalışma şartlarının uygunluğu ve kişinin uzmanlığına bağlıdır. Elde edilen veriler sayesinde hem geçmişte ortaya çıkarılan hem de gelecekte ortaya çıkarılacak eserler üzerinde daha verimli bilimsel çalışmalar yapılabilecektir.
Arkeolojik eserlerin bilimsel olarak yorumlanabilmesi için tarihlendirme çalışmaları çok önemlidir. Tarihlendirme klasik olarak; mutlak tarihlendirme ve relatif tarihlendirme olarak ikiye ayrılmaktadır. Tarihlendirme inter disipliner bir alan olup, arkeoloji, sanat tarihi, fizik, kimya, orman mühendisliği ve daha pek çok alandan uzmanın birlikte çalışması gerekmektedir. Çalışmalar sonucunda elde edilen verilerin doğruluğu örnek alımının doğruluğu, çalışma şartlarının uygunluğu ve kişinin uzmanlığına bağlıdır. Elde edilen veriler sayesinde hem geçmişte ortaya çıkarılan hem de gelecekte ortaya çıkarılacak eserler üzerinde daha verimli bilimsel çalışmalar yapılabilecektir.
Anahtar
kelimeler: Arkeometri, tarihlendirme, kent arkeolojisi.
ABSTRACT
Dating is very
important in archaeology in order to interpret artifacts scientifically. Dating is conventionally
divided into absolute and relative dating. Dating is an interdisciplinary field
in which experts from various fields such as archeology, art
history, physics, chemistry and forest engineering need to work together. The
accuracy of the output data depend on sampling, suitability of working
conditions, and expertise. More efficient scientific studies
will able to be carried out on the artifacts that were discovered in the past,
and will be discovered in the future with the help of acquired data.
Key
words: Archaeometry, dating, urban archeology.
M.
Metin GÖKÇAY1
Arkeolog, Yıldız Teknik Üniversitesi, Mimarlık
Fakültesi, Mimarlık Tarihi Ana Bilim Dalı, mmetingokcay@gmail.com
İlk insandan itibaren başlayarak bir
amaç için kullanılmak üzere tasarlanıp yapılmış cisimlerin yaşlarının tayini
için yapılan çalışmaları tarihlendirme olarak tanımlayabiliriz. Tarihlendirmeyi
klasik olarak iki başlık altında irdeleyebiliriz.
1. Mutlak Tarihledirme: Kesine yakın en
az yanılma payı olan tarihlendirmelerdir. Buna göre:
a) Konuşan Buluntular: Arkeolojik bir
kazıda yazılı bir belge bulunuyor ve okunabiliyorsa bu buluntu elde edildiği
tabakayı kesin olarak tarihler. Aynı şekilde konuşan buluntu olarak tabir
edilen sikkelerde de bu sonuç elde edilir. Altın sikkeler daha fazla tedavülde
kaldığı için geniş bir zaman aralığını kapsayabilir (Şekil 1). Büyük bir
olasılıkla tarihleme yapılırken sapmalar yaşanabilir. Bu sorun, ayni tabakada
çıkan diğer buluntuların incelenerek tekrar tarihleme yaparak
aşılabilinir.
b) Jeo kronolojik Yöntemler: Radyo
karbon (C14), Potasyum-Argon, Florür testi, Termolüminisans gibi arkeometri
alanına giren yöntemlerdir.
c) Dendo kronoloji: Ağaçlardaki her yaş
için eklenen halkaların sayımı ile saptanan yaş tayinidir (Şekil 2).
Yenikapı’da bulunan iskele ve dolgu kazıklarının tarihlerinin tespitinde uygulanmış
ve bu yolla liman dolgusunun hangi yıllarda olduğu kademeli olarak
saptanabilmiştir (Şekil 3). Burada kullanılan ağaçların hangi ormana ait
olduğunun saptanması ile temin edildiği kaynakların, analizi bakımından önemli bir olgudur.
Bir kalıntıyı zamanı bilinen bir olaydan
yararlanarak tarihlemelerde Terminus post quem ve Terminus ante quem teknikleri
kullanılır. Yenikapı kazılarında saptanan Neolitik tabakanın üstünde bulunan, tüm
buluntular, Terminus post quem dir. Saptanan tabakanın altında bulunanlar, eğer
var ise Terminus ante quem olarak tanımlanır. Bu kazılar sırasında ortaya
çıkarılan, İstanbul’da şimdiye kadar bulunan ilk örnek olan Kostantinos surunun
üzerindeki, Theodosios suru buna en iyi örnektir (Şekil 4).
2. Relatif Tarihlendirme: Kesin olmayan
doğruya yakın tarihlemeleri göreceli olarak veren tarihlemelerdir.
a) Tipoloji: Tip, biçim ve simgeleri
inceleyen ve bunlardan sonuçlar çıkaran bir bilim dalıdır (İlk ortaya çıkaran
C. Thomsen-Danimarkalı). 1936’dan beri bilinen ve uygulanan bu yöntem,
buluntuların en ilkelden başlayarak en yeniye göre sıralamak, sınıflandırmak
bir uygarlığın eserlerinin taıdığı özellikleri tüm ayrıntıları ile incelemek ve
bunların malzeme, işçilik (teknoloji) kullanımına (fonksiyonlarına) bağlı
olarak alt sınıfları oluşturarak, aynı dönemde yaşayan diğer toplumlarla
kıyaslamalarını yaparak zaman içindeki yapım yılını saptamak yöntemin esasını
teşkil eder.
Örneğin bir Bizans keramiğini ele
alırsak, beyaz hamur malzemenin genel olarak 9.-11. yy.’da yaygın olarak
kullanıldığı görürüz ( Şekil 5). Yine bir Bizans tabağının dibindeki yayvan
eğimin, Osmanlı benzerinde olmadığını, Osmanlı’da daha keskin hatlı bir
profilin olduğu el temasında da görülecektir (Şekil 6). Bunun yanında
teknolojiyi de bilmemiz tarihlendirme yapabilmek için gereklidir. İlk cam
şişelerin yapımında kullanılan iç kalıp tekniğinin (Şekil 7) daha sonra MÖ 1.- MS
1. yy.’da bulunan üfleme tekniği ile değiştiği ve cam şişe ve sürahilerin iç
hacimlerinin genişlediği görülür (Şekil 8). Bu saptama için kabın alt kısmında
bulunan ve el temasında belirgin olarak saptanan şişirme çubuğundan dolayı
oluşan cam kalıntısı, bu tekniğin
uygulandığına dair en belirgin emaredir.
Tipolojide diğer bir husus ise ayni
zaman dilimi içinde yaşamış toplumlarla karşılaştırma yapmamız tarihlendirme
için bir gerekliliktir. Aynı dönemlerde yaşamış olduğunu saptadığımız iki
toplumdan birinin tarihini biliyorsak, yazılı belgelere sahip olmayan veya henüz
yazısı çözülmemiş diğer çağdaş topluluğu da tarihleyebiliriz. Bu olgu Senkronizasyon
olarak tanımlanır. Örneğin Asur’da bulunan tabletlerin aynılarının Kültepe
(Karum Kaneş)de buluyorsak, bunlar çağdaştır ve mutlaka aralarında bir ilişki
vardır.
İN SİTU DURUMU:
Kazıda bulunan bir buluntunun çıktığı
andaki durumu, bozulmadan hangi kotta çıktığı, varsa mimari ile ilişkisi, tam
olarak belgelenip saptanırsa buna in situ
diyoruz. Kısaca; bu durumu bulunduğu yerde özgün olarak saptama olarak
niteleyebiliriz. Örneğin bir iskeletin dişleri arasında veya kafatasının
civarında bulunan bir sikke o devirdeki inanışları göstermesi bakımından
ilginçtir. Dişleri arasına konan bu para kendisini öteki dünyada cennete
götürecek kayıkçıya verilen ücret için olduğuna, bu para olmazsa ruhunun
boşlukta kalıp eziyet çekeceğine inanılırdı. Bu sikke tarihleme açısından da
önemlidir. Hangi şehre ait olduğu ve hangi yıllarda kullanıldığı çok kolay
şekilde saptanarak tarihlendirilmesi yapılır (Şekil 9). Kazılar sırasında;
depremler, mimari kalıntıların yıkılış şekli incelenerek saptanabilir. Bu da;
depremin olduğu tarihi saptayabilmek için diğer buluntularla kıyaslanarak
tarihlendirmeler yapılabilir. Bu konu da, başka bir örnek de; Vezneciler Metro
kazısında ortaya çıkarılan, opus sectile mozaiğin (Şekil 10), üstünde, in situ olarak bulunan kurşun mühür (Şekil
11) vasıtası ile tarihlemesi, 11-12. yy.’a tarihlendirilebilmiştir.
Arkeolojik kazılar sırasında iyi
planlanmış ve rahat çalışma olanaklarına sahip bir atölye kazı evinde bulunan
kitap ve katalogların ve konusunda uzman kişilerin katkıları ile ön
tarihlendirme çalışmaları başlatılır (Şekil 12). Belgeleme çalışmaları
yapıldıktan sonra bir uygarlığın kapsadığı dönemdeki tarihsel olayları bilmek de
tarihlendirme konusunda yardımcı olur. Örneğin 532 yılında Bizans başkentinde
vuku bulan Nika İsyanı sonucunda; Ayasofya’nın yanması ve bu dönemde imparator
olan Justinyen’in İstanbul‘da büyük imar faaliyetlerine girişmiş olduğunu
Procopius’un yapılar kitabından da biliyoruz. Bu yapıların incelenmesi, 6. yy
yapı tekniğinde oluşan farklı özellikleri ortaya çıkarmıştır. İstanbul’da
özellikle Sergios Bachos (Küçükayasofya) da yapılan kazı çalışmalarında 6. yy
temel yapısında büyük boyutlu yaklaşık (2×2×1.30 m) boyutlarında Makriköy
(Küfeki) taşların kullanıldığı saptanmıştır (Şekil 13). Sultanahmet ‘de bulunan
Four Season oteli avlusundaki doğu batı yönündeki, muhtemelen Ayasofya’ya
istinat duvarı olarak yapılan duvarın temel taşları da bu tarzdadır. Bu ve benzeri
örneklerin fazlalığı nedeni ile bu özelliğin 6. yy ’ın karakteristiği olduğunu
söyleyebiliriz. Ayrıca bu dönemde kullanılan damgalı tuğlaların her ne kadar
tarihlendirmeler için önemli olduğu söyleniyorsa da bunun yanlış olduğu görüşü
yaygınlaşmıştır. Tuğlalardaki damgaların bir marka için işaretlendirme olduğu
anlaşılmıştır (Şekil 14). Ayrıca tuğla kalınlığının da, Bizans mimarisinde
tarihlendirme ölçütü olduğu kabul edilirse de biraz daha şüphe ile yaklaşmak
isabetli olacaktır. Tuğla imalatçısının kullandığı kalıpların ne kadar standart
hale ulaştığı düşündürücüdür. Bu konuda daha çok Horasan harcı ile birlikte
değerlendirilerek bu tarihlendirmelerin yapılması uygun olacaktır (Şekil 15).
Örneğin; Osmanlı son dönemlere doğru kullandığı horasan harcı, Bizans harcına
göre hem çok koyu renkte ve daha zayıftır (Şekil 16). Ayrıca Bizans harcının
yapılan testlerde de aşırı basınç uygulamalarına karşı yüksek dirençli olduğu
saptanmıştır.
Mimari ile ilgili olarak yapacağımız ön
tarihlendirmeler, küçük buluntuların tarihleme sonuçları ile parelellik
sağladığı oranda kazı katmanları için sağlıklı bir tarihsel sıralamanın ortaya
çıkarılması bakımından önemlidir. Mimari buluntuların tarihlendirmesine bir
örnek verecek olursak; Yenikapı Marmaray kazısı, 100 ada bölgesi içinde yer
alan hypoge yapısının tonoz yapısı, çok sık rastlanılmayan bir örnek olması
nedeni ile yapının iç duvarları üzerinde yapılan tetkikte; burada gizli tuğla tekniğinin
kullanıldığı ve inşa tarzının 11. ve 12.
yy. özelliği olması ve diğer verilere dayanarak anılan yapı sözü edilen zaman
dilimlerine tarihlendirilmiştir (Şekil 17). Tarihlendirilmeler karşılaştırılma
yolu ile yapılabilir. Sultanahmet Eresin Otel Kazılarında ortaya çıkarılan
mozaik parçası, Büyüksaray mozaikleri ile karşılaştırılarak tarihlendirilmiştir
(Şekil 18).
Mimari açıdan plan ve bina dışı süslemeleri
de Bizans için bilgiler vermektedir. Bina dışında özellikle 12-13. yy.’da
görülen hareketlilik ve tuğla ile yapılan bezemeler bu dönemin yani Geç dönem
Bizans mimarisinin karakteristik özelliğidir (Şekil 19). Örneğin; Kariye Cami,
Feneri İsa (Lips Manastırı), Fethiye Cami (Pammakaristos), Zeyrek Kilise Cami
(Pantakrator) örneklerinde olduğu gibi.
Arkeometri kapsamı içinde sayılan ve
bilinen yöntemlerden bir olan Karbon 14 (Radyokarbon) yöntemlerinin ne kadar
sapmalar gösterebildiği son yıllarda anlaşılmıştır. Belki yeni yöntemler mutlak
tarihlendirme konusunda doğruya en yakın tarihleri verecektir. Bu çalışmalar
insanın evriminden başlayarak eski uygarlıkların veya kentleşmenin olmadığı
prehistorik devirler hakkında bize yeni tarihleri ve bilgileri ortaya
koyacaktır.
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz:
tarihlendirme çalışmalarında arkeometri çalışmaları kadar insan faktörü de
önemlidir. Gözlemci ve araştırmacı konusunda uzmanı kişilerce yapılacak relatif
tarihlendirmeler yaşlandırma ile beraber bir dönemin yaşamını da ortaya koymak
açısından daha ilginç sonuçlar ortaya çıkaracaktır.
Yenikapı
Liman kazılarında aynı kotta biri MÖ 4. yy diğeri MS 5. yy.‘a ait iki
eserin birlikte saptandığı alandır. Bu da limanın dalgalardan ne kadar
etkilendiğinin bir göstergesidir. Aynı kotta farklı dönemlere ait eserlerden
hangisi az miktarda ise ve geliş şekline bakarak bu buluntunun oraya ait
olmadığını söyleyebiliriz.
SONUÇ
Kent arkeolojisi kapsamında yapılan
kazılardan bahsetmeden önce kent arkeolojisinin tanımı yapmak ve ne
anladığınızı ortaya koymak gerekecektir. Kent arkeolojisini; yaşayan kentin en
eski geçmişi bu günü arasındaki her türlü bağlantıyı (tarihi, ekonomik,
toplumsal, siyasi vb. ilişkiler) çeşitli yöntemlerle ortaya çıkarılıp
belgeleyip, tanım ve yorumunu yaparak tarihlendirerek kenti ile paylaşmaktır.
Buna göre kentin mutlaka halen yaşam alanı olması şarttır. Elde edilen
bulguların tanımı, yorumu ve hangi zaman dilimi içinde olması tespiti
yapılmaktadır. Buna göre kent kazılarında bir ön tarihlendirmenin yapılması
gereklidir. Bu nedenle sikkeler ile ilgili Grek, Roma, Bizans ve Osmanlı
dönemlerine ait katologlar ile çıkan küçük buluntuların değerlendirilmesi açısından
Corinth XI-XII ciltleri ile Saraçhane Kazıları
Kitabı, İstanbul kent arkeolojisi kazılarında gereklidir. Bu çalışmalar
tipoloji alanında yapıldığı için aynı katmanda çıkan değişik tipteki eserlerin
tarihlendirilmesi bu yöntemle yapılabilinecektir.
Bir kent kazısı ile ilgili olarak
tarihlendirme yapılırken birtakım ön bilgilerin ve ön tarihlemeyi yapacak
kişilerin deneyim sahibi olmaları en gerekli koşuldur. Örneğin bazı höyük
kazılarında höyüğün her tarafı aynı tabakalaşmayı vermez. Güneyde neolitik
kazarken kuzeyde tabakalaşmanın Bronz çağlarda başladığı görülebilir. Kent
içinde bir liman kazıyorsanız önce dolgunun nasıl olduğunu saptamanız
gereklidir (Şekil 20). Bu dolgunun kıyıya yakın yerlerinde daha önceki
dönemleri, ileri doğruda sadece geç dönemleri kapsayabildiğini bilerek
tabakalaşmayı yapmak gerekir. Antik limanın kapsadığı tüm alanda kotlar itibarı
ile tabakalaşma yapması kaçınılmaz yanılgıları da beraberinde getirecektir.
Şekil
1. Bizans
Sikkeleri.
Şekil 2. Dendokronoloji yönteminde esas alınan ağaç halkaları.Şekil 3. Yenikapı Kazılarında ortaya çıkarılan iskele kazıkları.
Şekil 4. Konstantin Surunun başlangıcı.
Şekil 5. Bizans kabı.
Şekil 6. Keramik profil çizimi.
Şekil 7. İç kalıp tekniğinde yapılmış cam şişe.
Şekil 8. Üfleme tekniği ile yapılmış cam şişeler.
Şekil 9. Bizantion Sikkesi.
Şekil 10. Opus sectile mozaik.
Şekil 11. Kurşun mühür.
Şekil 12. Kazı atölyesinden bir görünüm.
Şekil 13. Küçük Ayasofya Cami temel taşları.
Şekil 14. Damgalı Bizans tuğlası.
Şekil 15.Bizans horasan harcı.
Şekil 16. Osmanlı Horasan harcı.
Şekil 17. Yenikapı Kazılarında bulunan hipoje yapısı.
Şekil 18. Eresin Otel içinde yer alan mozaik.
Şekil 19. Kariye Cami (Khora Manastırı).
Şekil 20. Profillerde görülen tabakalaşmalar.
KAYNAKÇA
Davidson, G. R., Corinth
XII: The Minor Objects, Princeton 1952.
Demiriz, Y., Örgülü Bizans Döşeme Mozaikleri, Yorum Sanat ve
Yayıncılık, 2006.
Folsom, R. S., Handbook
of Greek Pottery: A Guide for Amateurs, Faber & Faber Limited, 1967.
Gökçay, M. M., R. Asal, Kent
arkeolojisi kapsamında Eresin Crown Hotel İstanbul kazısı, A foundation
excavation at Küçükayasofya Street,
Eresin Hotel, İstanbul, 2009.
Gökçay, M., “Yenikapı Liman Kazıları”, 1. Uluslararası Sevgi Gönül Bizans
Araştırmaları Sempozyumu. Onikinci ve Onüçüncü Yüzyıllarda Bizans Dünyasında
Değişim, Ed., Ödekan, A., E. Akyürek, N. Necipoğlu, Vehbi Koç Vakfı, 2010
Gökçay, M., “Yenikapı Kazılarında
Ortaya Çıkarılan Mimari Buluntular”, Gün
Işığına İstanbul’un 8000 yılı Marmaray, Metro, Sultanahmet Kazıları, Vehbi Koç Vakfı Yayını, s. 166-179, 2007.
Harrison, R. M., Excavations
at Saraçhane in Istanbul: The pottery, Cilt: 2., Princeton University
Press, 1992.
Mango, C. A., Byzantine
architecture: History of world architecture, Electa Editrice, 1978.
Morgan, C. H., Corinth
XI: The Byzantine Pottery, Cambridge, Mass., 1942.
Müler-Wiener, W., İstanbul’un Tarihsel Topografyası, Çev. Ülker Sayın, İstanbul, Yapı Kredi Yayınları, 2001 .
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder