15 Nisan 2015 Çarşamba

ARKEOLOJİK BULUNTULAR İÇİN TARİHLEME YÖNTEMLERİNE GENEL BİR BAKIŞ

Bu yazılar  izin alınmaksızın bir başka yayın organında yayınlanamaz, çoğaltılamaz ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz. 


ÖZET
Arkeolojik eserlerin bilimsel olarak yorumlanabilmesi için tarihlendirme çalışmaları çok önemlidir. Tarihlendirme klasik olarak; mutlak tarihlendirme ve relatif tarihlendirme olarak ikiye ayrılmaktadır. Tarihlendirme inter disipliner bir alan olup, arkeoloji, sanat tarihi, fizik, kimya, orman mühendisliği ve daha pek çok alandan uzmanın birlikte çalışması gerekmektedir. Çalışmalar sonucunda elde edilen verilerin doğruluğu örnek alımının doğruluğu, çalışma şartlarının uygunluğu ve kişinin uzmanlığına bağlıdır. Elde edilen veriler sayesinde hem geçmişte ortaya çıkarılan hem de gelecekte ortaya çıkarılacak eserler üzerinde daha verimli bilimsel çalışmalar yapılabilecektir.
Anahtar kelimeler: Arkeometri, tarihlendirme, kent arkeolojisi.

ABSTRACT
Dating is very important in archaeology in order to  interpret artifacts scientifically. Dating is conventionally divided into absolute and relative dating. Dating is an interdisciplinary field in which experts from various fields such as archeology, art history, physics, chemistry and forest engineering need to work together. The accuracy of the output data depend on sampling, suitability of working conditions,  and  expertise. More efficient scientific studies will able to be carried out on the artifacts that were discovered in the past, and will be discovered in the future with the help of acquired data.
Key words: Archaeometry, dating, urban archeology.





ARKEOLOJİK BULUNTULAR İÇİN TARİHLEME YÖNTEMLERİNE GENEL BİR BAKIŞ
M. Metin GÖKÇAY1
Arkeolog, Yıldız Teknik Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi, Mimarlık Tarihi Ana Bilim Dalı, mmetingokcay@gmail.com

İlk insandan itibaren başlayarak bir amaç için kullanılmak üzere tasarlanıp yapılmış cisimlerin yaşlarının tayini için yapılan çalışmaları tarihlendirme olarak tanımlayabiliriz. Tarihlendirmeyi klasik olarak iki başlık altında irdeleyebiliriz.
1. Mutlak Tarihledirme: Kesine yakın en az yanılma payı olan tarihlendirmelerdir. Buna göre:
a) Konuşan Buluntular: Arkeolojik bir kazıda yazılı bir belge bulunuyor ve okunabiliyorsa bu buluntu elde edildiği tabakayı kesin olarak tarihler. Aynı şekilde konuşan buluntu olarak tabir edilen sikkelerde de bu sonuç elde edilir. Altın sikkeler daha fazla tedavülde kaldığı için geniş bir zaman aralığını kapsayabilir (Şekil 1). Büyük bir olasılıkla tarihleme yapılırken sapmalar yaşanabilir. Bu sorun, ayni tabakada çıkan diğer buluntuların incelenerek tekrar tarihleme yaparak aşılabilinir.  
b) Jeo kronolojik Yöntemler: Radyo karbon (C14), Potasyum-Argon, Florür testi, Termolüminisans gibi arkeometri alanına giren yöntemlerdir.
c) Dendo kronoloji: Ağaçlardaki her yaş için eklenen halkaların sayımı ile saptanan yaş tayinidir (Şekil 2). Yenikapı’da bulunan iskele ve dolgu kazıklarının tarihlerinin tespitinde uygulanmış ve bu yolla liman dolgusunun hangi yıllarda olduğu kademeli olarak saptanabilmiştir (Şekil 3). Burada kullanılan ağaçların hangi ormana ait olduğunun saptanması ile temin edildiği kaynakların,  analizi bakımından önemli bir olgudur.

Bir kalıntıyı zamanı bilinen bir olaydan yararlanarak tarihlemelerde Terminus post quem ve Terminus ante quem teknikleri kullanılır. Yenikapı kazılarında saptanan Neolitik tabakanın üstünde bulunan, tüm buluntular, Terminus post quem dir. Saptanan tabakanın altında bulunanlar, eğer var ise Terminus ante quem olarak tanımlanır. Bu kazılar sırasında ortaya çıkarılan, İstanbul’da şimdiye kadar bulunan ilk örnek olan Kostantinos surunun üzerindeki, Theodosios suru buna en iyi örnektir (Şekil 4).

2. Relatif Tarihlendirme: Kesin olmayan doğruya yakın tarihlemeleri göreceli olarak veren tarihlemelerdir.
a) Tipoloji: Tip, biçim ve simgeleri inceleyen ve bunlardan sonuçlar çıkaran bir bilim dalıdır (İlk ortaya çıkaran C. Thomsen-Danimarkalı). 1936’dan beri bilinen ve uygulanan bu yöntem, buluntuların en ilkelden başlayarak en yeniye göre sıralamak, sınıflandırmak bir uygarlığın eserlerinin taıdığı özellikleri tüm ayrıntıları ile incelemek ve bunların malzeme, işçilik (teknoloji) kullanımına (fonksiyonlarına) bağlı olarak alt sınıfları oluşturarak, aynı dönemde yaşayan diğer toplumlarla kıyaslamalarını yaparak zaman içindeki yapım yılını saptamak yöntemin esasını teşkil eder.

Örneğin bir Bizans keramiğini ele alırsak, beyaz hamur malzemenin genel olarak 9.-11. yy.’da yaygın olarak kullanıldığı görürüz ( Şekil 5). Yine bir Bizans tabağının dibindeki yayvan eğimin, Osmanlı benzerinde olmadığını, Osmanlı’da daha keskin hatlı bir profilin olduğu el temasında da görülecektir (Şekil 6). Bunun yanında teknolojiyi de bilmemiz tarihlendirme yapabilmek için gereklidir. İlk cam şişelerin yapımında kullanılan iç kalıp tekniğinin (Şekil 7) daha sonra MÖ 1.- MS 1. yy.’da bulunan üfleme tekniği ile değiştiği ve cam şişe ve sürahilerin iç hacimlerinin genişlediği görülür (Şekil 8). Bu saptama için kabın alt kısmında bulunan ve el temasında belirgin olarak saptanan şişirme çubuğundan dolayı oluşan cam kalıntısı,  bu tekniğin uygulandığına dair en belirgin emaredir.

Tipolojide diğer bir husus ise ayni zaman dilimi içinde yaşamış toplumlarla karşılaştırma yapmamız tarihlendirme için bir gerekliliktir. Aynı dönemlerde yaşamış olduğunu saptadığımız iki toplumdan birinin tarihini biliyorsak, yazılı belgelere sahip olmayan veya henüz yazısı çözülmemiş diğer çağdaş topluluğu da tarihleyebiliriz. Bu olgu Senkronizasyon olarak tanımlanır. Örneğin Asur’da bulunan tabletlerin aynılarının Kültepe (Karum Kaneş)de buluyorsak, bunlar çağdaştır ve mutlaka aralarında bir ilişki vardır.

İN SİTU DURUMU:
Kazıda bulunan bir buluntunun çıktığı andaki durumu, bozulmadan hangi kotta çıktığı, varsa mimari ile ilişkisi, tam olarak belgelenip saptanırsa buna in situ diyoruz. Kısaca; bu durumu bulunduğu yerde özgün olarak saptama olarak niteleyebiliriz. Örneğin bir iskeletin dişleri arasında veya kafatasının civarında bulunan bir sikke o devirdeki inanışları göstermesi bakımından ilginçtir. Dişleri arasına konan bu para kendisini öteki dünyada cennete götürecek kayıkçıya verilen ücret için olduğuna, bu para olmazsa ruhunun boşlukta kalıp eziyet çekeceğine inanılırdı. Bu sikke tarihleme açısından da önemlidir. Hangi şehre ait olduğu ve hangi yıllarda kullanıldığı çok kolay şekilde saptanarak tarihlendirilmesi yapılır (Şekil 9). Kazılar sırasında; depremler, mimari kalıntıların yıkılış şekli incelenerek saptanabilir. Bu da; depremin olduğu tarihi saptayabilmek için diğer buluntularla kıyaslanarak tarihlendirmeler yapılabilir. Bu konu da, başka bir örnek de; Vezneciler Metro kazısında ortaya çıkarılan, opus sectile mozaiğin (Şekil 10), üstünde, in situ olarak bulunan kurşun mühür (Şekil 11) vasıtası ile tarihlemesi, 11-12. yy.’a tarihlendirilebilmiştir.  

Arkeolojik kazılar sırasında iyi planlanmış ve rahat çalışma olanaklarına sahip bir atölye kazı evinde bulunan kitap ve katalogların ve konusunda uzman kişilerin katkıları ile ön tarihlendirme çalışmaları başlatılır (Şekil 12). Belgeleme çalışmaları yapıldıktan sonra bir uygarlığın kapsadığı dönemdeki tarihsel olayları bilmek de tarihlendirme konusunda yardımcı olur. Örneğin 532 yılında Bizans başkentinde vuku bulan Nika İsyanı sonucunda; Ayasofya’nın yanması ve bu dönemde imparator olan Justinyen’in İstanbul‘da büyük imar faaliyetlerine girişmiş olduğunu Procopius’un yapılar kitabından da biliyoruz. Bu yapıların incelenmesi, 6. yy yapı tekniğinde oluşan farklı özellikleri ortaya çıkarmıştır. İstanbul’da özellikle Sergios Bachos (Küçükayasofya) da yapılan kazı çalışmalarında 6. yy temel yapısında büyük boyutlu yaklaşık (2×2×1.30 m) boyutlarında Makriköy (Küfeki) taşların kullanıldığı saptanmıştır (Şekil 13). Sultanahmet ‘de bulunan Four Season oteli avlusundaki doğu batı yönündeki, muhtemelen Ayasofya’ya istinat duvarı olarak yapılan duvarın temel taşları da bu tarzdadır. Bu ve benzeri örneklerin fazlalığı nedeni ile bu özelliğin 6. yy ’ın karakteristiği olduğunu söyleyebiliriz. Ayrıca bu dönemde kullanılan damgalı tuğlaların her ne kadar tarihlendirmeler için önemli olduğu söyleniyorsa da bunun yanlış olduğu görüşü yaygınlaşmıştır. Tuğlalardaki damgaların  bir marka için işaretlendirme olduğu anlaşılmıştır (Şekil 14). Ayrıca tuğla kalınlığının da, Bizans mimarisinde tarihlendirme ölçütü olduğu kabul edilirse de biraz daha şüphe ile yaklaşmak isabetli olacaktır. Tuğla imalatçısının kullandığı kalıpların ne kadar standart hale ulaştığı düşündürücüdür. Bu konuda daha çok Horasan harcı ile birlikte değerlendirilerek bu tarihlendirmelerin yapılması uygun olacaktır (Şekil 15). Örneğin; Osmanlı son dönemlere doğru kullandığı horasan harcı, Bizans harcına göre hem çok koyu renkte ve daha zayıftır (Şekil 16). Ayrıca Bizans harcının yapılan testlerde de aşırı basınç uygulamalarına karşı yüksek dirençli olduğu saptanmıştır.

Mimari ile ilgili olarak yapacağımız ön tarihlendirmeler, küçük buluntuların tarihleme sonuçları ile parelellik sağladığı oranda kazı katmanları için sağlıklı bir tarihsel sıralamanın ortaya çıkarılması bakımından önemlidir. Mimari buluntuların tarihlendirmesine bir örnek verecek olursak; Yenikapı Marmaray kazısı, 100 ada bölgesi içinde yer alan hypoge yapısının tonoz yapısı, çok sık rastlanılmayan bir örnek olması nedeni ile yapının iç duvarları üzerinde yapılan tetkikte; burada gizli tuğla tekniğinin kullanıldığı ve inşa  tarzının 11. ve 12. yy. özelliği olması ve diğer verilere dayanarak anılan yapı sözü edilen zaman dilimlerine tarihlendirilmiştir (Şekil 17). Tarihlendirilmeler karşılaştırılma yolu ile yapılabilir. Sultanahmet Eresin Otel Kazılarında ortaya çıkarılan mozaik parçası, Büyüksaray mozaikleri ile karşılaştırılarak tarihlendirilmiştir (Şekil 18).
  
Mimari açıdan plan ve bina dışı süslemeleri de Bizans için bilgiler vermektedir. Bina dışında özellikle 12-13. yy.’da görülen hareketlilik ve tuğla ile yapılan bezemeler bu dönemin yani Geç dönem Bizans mimarisinin karakteristik özelliğidir (Şekil 19). Örneğin; Kariye Cami, Feneri İsa (Lips Manastırı), Fethiye Cami (Pammakaristos), Zeyrek Kilise Cami (Pantakrator) örneklerinde olduğu gibi.

Arkeometri kapsamı içinde sayılan ve bilinen yöntemlerden bir olan Karbon 14 (Radyokarbon) yöntemlerinin ne kadar sapmalar gösterebildiği son yıllarda anlaşılmıştır. Belki yeni yöntemler mutlak tarihlendirme konusunda doğruya en yakın tarihleri verecektir. Bu çalışmalar insanın evriminden başlayarak eski uygarlıkların veya kentleşmenin olmadığı prehistorik devirler hakkında bize yeni tarihleri ve bilgileri ortaya koyacaktır.

Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz: tarihlendirme çalışmalarında arkeometri çalışmaları kadar insan faktörü de önemlidir. Gözlemci ve araştırmacı konusunda uzmanı kişilerce yapılacak relatif tarihlendirmeler yaşlandırma ile beraber bir dönemin yaşamını da ortaya koymak açısından daha ilginç sonuçlar ortaya çıkaracaktır.

Yenikapı  Liman kazılarında aynı kotta biri MÖ 4. yy diğeri MS 5. yy.‘a ait iki eserin birlikte saptandığı alandır. Bu da limanın dalgalardan ne kadar etkilendiğinin bir göstergesidir. Aynı kotta farklı dönemlere ait eserlerden hangisi az miktarda ise ve geliş şekline bakarak bu buluntunun oraya ait olmadığını söyleyebiliriz.

SONUÇ
Kent arkeolojisi kapsamında yapılan kazılardan bahsetmeden önce kent arkeolojisinin tanımı yapmak ve ne anladığınızı ortaya koymak gerekecektir. Kent arkeolojisini; yaşayan kentin en eski geçmişi bu günü arasındaki her türlü bağlantıyı (tarihi, ekonomik, toplumsal, siyasi vb. ilişkiler) çeşitli yöntemlerle ortaya çıkarılıp belgeleyip, tanım ve yorumunu yaparak tarihlendirerek kenti ile paylaşmaktır. Buna göre kentin mutlaka halen yaşam alanı olması şarttır. Elde edilen bulguların tanımı, yorumu ve hangi zaman dilimi içinde olması tespiti yapılmaktadır. Buna göre kent kazılarında bir ön tarihlendirmenin yapılması gereklidir. Bu nedenle sikkeler ile ilgili Grek, Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerine ait katologlar ile çıkan küçük buluntuların değerlendirilmesi açısından Corinth XI-XII ciltleri ile Saraçhane Kazıları  Kitabı, İstanbul kent arkeolojisi kazılarında gereklidir. Bu çalışmalar tipoloji alanında yapıldığı için aynı katmanda çıkan değişik tipteki eserlerin tarihlendirilmesi bu yöntemle yapılabilinecektir.

Bir kent kazısı ile ilgili olarak tarihlendirme yapılırken birtakım ön bilgilerin ve ön tarihlemeyi yapacak kişilerin deneyim sahibi olmaları en gerekli koşuldur. Örneğin bazı höyük kazılarında höyüğün her tarafı aynı tabakalaşmayı vermez. Güneyde neolitik kazarken kuzeyde tabakalaşmanın Bronz çağlarda başladığı görülebilir. Kent içinde bir liman kazıyorsanız önce dolgunun nasıl olduğunu saptamanız gereklidir (Şekil 20). Bu dolgunun kıyıya yakın yerlerinde daha önceki dönemleri, ileri doğruda sadece geç dönemleri kapsayabildiğini bilerek tabakalaşmayı yapmak gerekir. Antik limanın kapsadığı tüm alanda kotlar itibarı ile tabakalaşma yapması kaçınılmaz yanılgıları da beraberinde getirecektir.
Şekil 1. Bizans Sikkeleri.
 Şekil 2. Dendokronoloji yönteminde esas alınan ağaç halkaları.
 Şekil 3. Yenikapı Kazılarında ortaya çıkarılan iskele kazıkları.
 Şekil 4. Konstantin Surunun başlangıcı.
 Şekil 5. Bizans kabı.
 Şekil 6. Keramik profil çizimi.
 Şekil 7. İç kalıp tekniğinde yapılmış cam şişe.
 Şekil 8. Üfleme tekniği ile yapılmış cam şişeler.
Şekil 9. Bizantion Sikkesi.
 Şekil 10. Opus sectile mozaik.
 Şekil 11. Kurşun mühür.
 Şekil 12. Kazı atölyesinden bir görünüm.
 Şekil 13. Küçük Ayasofya Cami temel taşları.
 Şekil 14. Damgalı Bizans tuğlası.
 Şekil 15.Bizans horasan harcı.
 Şekil 16. Osmanlı Horasan harcı.
 Şekil 17. Yenikapı Kazılarında bulunan hipoje yapısı.
 Şekil 18. Eresin Otel içinde yer alan mozaik.
 Şekil 19. Kariye Cami (Khora Manastırı).
Şekil 20. Profillerde görülen tabakalaşmalar.

KAYNAKÇA
Davidson, G. R., Corinth XII: The Minor Objects, Princeton 1952.
Demiriz, Y., Örgülü Bizans Döşeme Mozaikleri, Yorum Sanat ve Yayıncılık, 2006.
Folsom, R. S.,  Handbook of Greek Pottery: A Guide for Amateurs, Faber & Faber Limited, 1967.
Gökçay, M. M., R.  Asal, Kent arkeolojisi kapsamında Eresin Crown Hotel İstanbul kazısı, A foundation excavation at Küçükayasofya Street,  Eresin Hotel, İstanbul, 2009.

Gökçay, M.,Yenikapı Liman Kazıları”, 1. Uluslararası Sevgi Gönül Bizans Araştırmaları Sempozyumu. Onikinci ve Onüçüncü Yüzyıllarda Bizans Dünyasında Değişim, Ed., Ödekan, A., E. Akyürek, N. Necipoğlu, Vehbi Koç Vakfı, 2010

Gökçay, M., “Yenikapı Kazılarında Ortaya Çıkarılan Mimari Buluntular”, Gün Işığına İstanbul’un 8000 yılı Marmaray, Metro, Sultanahmet Kazıları,  Vehbi Koç Vakfı Yayını, s. 166-179, 2007.
Harrison, R. M.,  Excavations at Saraçhane in Istanbul: The pottery, Cilt: 2., Princeton University Press, 1992.
Mango, C. A.,  Byzantine architecture: History of world architecture, Electa Editrice, 1978.
Morgan, C. H., Corinth XI: The Byzantine Pottery, Cambridge, Mass., 1942.
Müler-Wiener, W., İstanbul’un Tarihsel Topografyası,  Çev. Ülker Sayın, İstanbul,  Yapı Kredi Yayınları, 2001            .







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder